1 Ekim 2010 Cuma

BİR BÖCEĞİN GÜNLÜGÜ

 Dün gece yine ölümle burun buruna geldim . Bana bir zarar geleceğinden değil, ama karım ne yapar sonra? Biz, akşam yemeğimizi genelde saat on bir, on iki gibi yeriz ama dün misafir geldiğinden, ev sahiplerimiz geç vakte kadar oturdular. Konukların gitmesiyle birlikte, ben de bir süre ortalığın sakinleşmesini bekledim ve yiyecek toplama faaliyetine giriştim.
  Oooooooo! Misafir geldiği için mönü çok zengindi. Pasta ve börek kırıntılarına bayılırız biz. Her neyse, ben NEVALEYİ toplarken birden mutfağın ışığı yandı ve:
   - Aaaaaa! Böcek dedi bir ses
    ......
   Sen ne kadar korkak bir adamsın! Benim kaç katım büyüklüğünde olmama rağmen, bu bağırış da ne böyle? O korkunç sesin kesilmesiyle birlikte, sanki ben ona bir şey yapmışım gibi beni kovalamaya başlamasın mı ! Halbuki o kadar da dikkat ediyorum, tabak, çanak ve bardakların üzerinde dolaşmamaya. Ama bazen diyorum ki, sırf gıcıklığına bunların misafiri geldiğinde git ortalıkta dolaş, utanılacak duruma düşsünler, rezil olsunlar!
   Ama yapamıyorum işte. Ne de olsa, ekmeğini yediğim yer...
   Ahhhhh ah! Bu eve geldiğim yılları hatırlıyorum da... Ne güzeldi o günler!
   Rahmetli kayınbabam ve kayınvalidem beni evlerine kabul etmişlerdi. O zamanlar rahattık, çünkü ev sahibimiz Rıza Amca kördü. Evin her yerinde özgürce dolaşabiliyorduk. Hatta Rıza Amca'yla aynı sofrada yemek yediğimiz günler bile oldu. Gerçi, bizleri görebilseydi nasıl davranırdı bilemem ama o hep yüreğimizde yaşayacak.
    Rıza Amca, memur emeklisiydi, durumu pek iyi değildi yani, ev de rahmetli  karısınınmış, anlayacağınız yiyecek konusunda bugünkü gibi şanslı değildik. Ama biliyor musunuz, daha huzurlu ve mutluyduk. Rıza Amca, bir gün görünmez bir kazaya kurban gitti. Biliyorum, onun için bütün kazalar görünmezdi.
    Rıza Amca'nın toprağa verildiği gün, biz de ordaydık. Karşı komşu bize geldiğinde ceketini portmantoya asmıştı, fırsat bulup cebine girdik ve onunla birlikte mezarlığa gittik.
    Rıza Amca'nın üç oğlu vardı ama hayırsızdılar, adam ölür ölmez evi satılığa çıkardılar. Evi şu anda oturan adam ve karısı sarın aldı. Eve ayak basmalarıyla da kayınbabam ve kayınvalidemi öldürmeleri bir oldu. adam sonra iğrenerek onların cansız bedenlerini kağıda sararak çöpe attı. Sanki kendisi çok temizmiş gibi. Şimdilerde kendine üzerinde rahmetli kayınvalidemin resmi olan bir ilaç almış ki, değmeyin keyfine... Durmadan üzerimize sıkıyor.
    Kayınvalidemin bu tür ilaçların üzerinde resmi bulunuyor. Çok güzeldi kayınvalidem. Hatta bir iki reklam filminde de oynamıştı. Ama evlenince bu işleri bıraktı. Çünkü kayınbabam tam bir Osmanlı erkeğiydi. Bak, laf nereden nereye geldi...
    Neyse. Bugüne kadar, rahmetli Rıza Amca'nın anısına bu evde oturduk. Ama artık daha fazla dayanacak halimiz kalmadı. Eşe dosta haber saldık... Kendimize göre bir ev bulur bulmaz, taşınacağız burdan. Hayat bu. Belli mi olur? Belki de sizin evinize yerleşiriz! Hadi şimdilik byy.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yaparken lütfen küfür ve hakaretlerden uzak duralım :)