tavuk hikayesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
tavuk hikayesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Eylül 2010 Salı

TAVUK FIRLATICISI

TÜYLER UÇUŞACAK!

Günün birinde, Internet'te, Federal Havacılık İdaresi'nin (FHİ) tüm yeni uçak motoru tasarımlarının geçmesini zorunlu kıldığı tuhaf bir test hakkında absürd bir öykü okuduğunuzu düşünün. Buna göre bir top aracılığıyla motorlara tavuklar fırlatılacaktır.


Böyle çılgınca bir Öykünün gerçek olmasının imkansız olduğunu bilseniz bile biraz araştırırsınız. Bu öykünün Internet üzerinde bir süredir dolaşmakta olduğu ortadadır. Sonunda hayal kırıklığı içinde araştırmaktan vazgeçer ve bu hikayenin palavra olduğuna kanaat getirirsiniz.


Ertesi akşam, televizyonun karşısına geçmiş zap yaparken, inanılmaz bir şekilde, bambaşka bir gerekçeyle, bir uçağın motoruna fırlatılan tavukları görüyorsunuz. Böyle bir şeyin gerçekten yapıldığını kanıtlayan bir görüntü kaydı.

Eh, hayat böyle tuhaf rastlantılarla dolu işte. Bu olay benim başıma geldi. Böylesine akıl almaz bir meselenin iki gün üst üste karşınıza çıkma olasılığı nedir ki?

Bu noktaya nasıl geldiğime dair girizgahı okuduktan sonra eminim ki Tavuk Fırlatıcısı işini merak ediyorsunuzdur.

Anlatmaya başlıyorum o halde...

Hiç yolda arabanızla giderken ön camınıza şanssız bir kuş tosladı mı?

Pat!

Ama arabalar uçaklara göre çok daha yavaştırlar. Mach l (yani ses hızı) ile giderken bir kuşa çarptığınızı düşünün. Hasar çok daha fazla olacaktır. Eğer uçağınızın tasarımında bazı sorunlar varsa ciddi bir zarar görebilirsiniz.

Burada bahsettiğimiz hiç de önemsiz bir konu değil. Amerikan Hava Kuvvetleri her yıl uçaklarına 2500 ile 3000 arasında kuş çarptığını tahmin ediyor. Bunun maddi karşılığı da yılda elli ile seksen milyon dolar arasında bir rakama tekabül ediyor. Kimi durumlarda bu kazalar can kaybıyla bile sonuçlanabiliyor. (Bu konuyla ilgili bazı okuyucularımın göndermiş olduğu kanlı fotoğrafları burada sizinle paylaşmamayı tercih ediyorum.)

Bu zararın önüne geçmenin bir yolunu bulmak gerektiği ortadaydı.

Tavuk Fırlatıcısı'nın ilk nasıl ortaya çıktığını kesin olarak tespit etmek mümkün değilse de, aletin ilk olarak 1970'lerin başlarında Vietnam Savaşı sırasında popüler olduğu anlaşılıyor. Hava Kuvvetleri'nin F-111 uçaklarının donanımı
arazi-gözleme radarlarıydı ve bu yüzden yerden ancak birkaç yüz metre yükseklikte uçabiliyorlardı. Bunun nasıl bir soruna yol açtığını anlamışsınızdır. Alçak irtifada seyrediyorsanız, çok sayıda kuşa çarpıp ciddi hasar görmeniz kaçınılmazdır.

Vietnam Savaşı sırasında meydana gelen bu zararın sonucunda, dünya çapındaki sivil uçuşlar için de geçerli olmak üzere, uçak üreticileri tasarımlarının kuş darbelerine karşı dayanıklılığını kontrol etmeye başladılar.

Bir kuş darbesinin sebep olacağı hasarı tespit etmek için gerçek bir uçağa yüksek hızla gerçek bir kuş fırlatmaktan daha iyi bir yol olabilir mi?

Aslında test uçaklarına herhangi bir kuş fırlatabilirlerdi. Ördek veya hindi kullanabilirlerdi mesela. İnsanın aklına kuğu veya pembe flamingolar da geliyor ama bu birçok kişinin tepkisini çekerdi. Kabul edelim, iş en uygun kuşu seçmeye geldiğinde, ilk akla gelen değersiz tavuklar oldu. Çünkü tavuklar hem ucuz hemde oldu. Bu yüzden de kuş testi için idealdiler.

Hayvanlara nasıl eziyet edildiği hakkında bağırıp çağırmaya başlamadan önce, testlerde sadece ölü hayvanları kullandıklarını belirtmeme izin verin. Birilerinin sofrasına gidecek bu kuşlar önce Tavuk Fırlatıcısı için roket oluyorlardı.

Evet, bunlar kesinlikle kahraman tavuklardı. Sadece birilerinin karnını doyurmakla kalmayıp, aynı zamanda hayat kurtarıyorlardı. (Ne yazık ki kurtardıkları kendi hayatları değildi.)

Anlaşılan bu tavuk toplarının çoğu sıkıştırılmış hava ile çalışıyordu. Ne yazık ki,kuşlar topun içine ufak geldikleri için, sabot adı verilen (Fransızca'da ayakkabı'anlamına gelen bir kelime) bir kaba yerleştirilirlerdi. Silah ateşlendiğinde, sabot(genelde tahta, köpük veya fiberglastan yapılırdı) mekanik olarak serbest bırakılır ve kuş tehlikeli bir rokete dönüşürdü.

Ördek! Üstümüze geliyor!

Tavuk Fırlatıcısı'nı kullanmanın kesin kuralları vardı. Öncelikle, kuşun ya iki kilo (askeri testlerde) ya da dört kilo (FHİ testlerinde) ağırlığında olması gerekirdi. İkinci olarak, buzları çözülmüş veya taze olmalıydı, İnternet'teki bazı
saçma hikayelerde anlatıldığı gibi donmuş değil. Üçüncü olarak, tüyleri yolunmuş olmamalıydı -mümkün olduğunca gerçekçilik sağlamak için.

Tavuklar sabota yerleştirilip büyük bir hızla toptan fırlatılırlardı. Bir tavuğu fırlatabilecek kadar büyük olan her araca havan topu denebilir bence. Farklı toplar farklı süratte fırlatırlardı ama hepsinin hızı saatte 225 ile 300 kilometre arasında olurdu. Saatte 900 kilometrenin üzerinde hızlara ulaşıldığına dair raporlar da var ama bu rakamları doğrulamak mümkün değil.

Tavuklar uçağın çeşitli bölgelerine fırlatılırdı. Hedefler de çoğunlukla ön camlar,kırılgan kanat parçalan ve motorlar olurdu.

Motorlar için yapılan denemelere insan kendi gözüyle görmeden inanamıyor. Tüm yeni motorlar FHİ belgesi almak için bu 'tavuk testini' (ve daha birçok testi) geçmek zorundaydılar. Tavuk pervaneye çarptığı an un ufak olurdu. Parçalanan tüyler ve vücut parçaları her yöne dağılırdı. Kulağa ne kadar iğrenç geldiğini biliyorum ama türbin bıçağının aynı şeyi yapıp birçok insanın hayatını sona erdirmesinden iyidir.

Bir daha tatil için tropikal bir cennete gitmek üzere uçağa bindiğinizde, sizlerin can güvenliği için kendi hayatını feda etmiş olan o kahraman tavuklara teşekkür etmeyi unutmayın.

20 Eylül 2010 Pazartesi

KAFASIZ TAVUK MIKE

O GERÇEKTEN KAFASI KESİLMİŞ HALDE ETRAFTA KOŞUŞTURAN BİR TAVUKTU

 Bu öykü Tavuk Mike hakkında. Mike, tabii ki bildiğiniz sıradan tavuklardan değildi. Hem de hiç sıradan değildi. Yazdık ya, Mike kafasız bir tavuktu. Daha da ayrıntılı bilgi vermek gerekirse Mike kafası olmayan bir horozdu.

 Şunu belirtmeliyim ki, Mike her zaman kafasız bir kuş değildi. Aslında Fruita, Colorado'da kafasıyla birlikte yüzde yüz normal bir hayvan olarak doğmuştu.

 10 Eylül 1945 tarihinde Mike'ın beş buçuk aylık kısa yaşamım çekilmez hale getirecek bir şey oldu. O gün Mike ölüm cezası aldı. Sahipleri Llyod ve Clara Olsen, kümesteki hayvanların birazını katletmenin, birazını satmanın, kalanları da kendileri için kesmenin zamanı geldiğine karar verdiler. Bu niyetle kümese geldiler.

 Dikkat et Mike!

Tahmin edebileceğiniz gibi tavukların kafasını koparma işini Bay Olsen, hayvanları yolup temizlemeyi de Clara yapıyordu.

 Tak! Bıçak iner ve Mike'ın kafası kopar.

 Mike'ın kafası şüphe götürmez bir şekilde ölmüştü. Ancak geri kalanı için aynısı söylenemezdi.

 Şu anda ne düşündüğünüzü biliyorum. Tavukların kafası kesilmiş bir şekilde ortalıkta koşuşturabildikleri bilinen bir gerçektir. İngilizce'de buna dair bir atasözü bile vardır. Ancak kafası kopmuş bir tavuğun birkaç dakikadan fazla yaşamayacağını da herkes bilir.

 Mike'ın hayat oyununun kurallarını bilmediği besbelliydi. Kafası yerde duruyordu ama o sorunsuz bir şekilde ayakta durup hiçbir şey olmamış gibi dolanabiliyordu. Sonraki gün Mike hala yalpalayarak geziyordu. Lloyd onu besleyip ne kadar hayatta tutabileceğini görmeye karar verdi. Açık olan yemek borusundan bir göz damlalığıyla, öğütülmüş yem ve sudan oluşan bir karışım vererek Mike'ı besledi. Taşlığının verilen yemi öğüte-bilmesi için yemek borusundan minik çakıl parçaları attı. Mike günler geçtikçe kilo alıyordu.

Zavallı kuş hiç zorlanmadan yüksek çitleri bile aşabiliyordu. Ötmesi ise boğazından çıkan guruldama şeklindeydi. Mike olmayan kafasındaki olmayan gagasıyla tüylerini yolmaya bile çalışıyordu. Kafasının işlevlerim saymazsak, görünüşe göre, Mike öteki tavukların yaptığı her şeyi yapabiliyordu. Vücudunun önemli bir kısmının eksik olduğunun farkında bile değildi.

 Kafasız tavukların her gün karşımıza çıkmadığını kabul edeceğinize eminim. İşportacı geleneklerine göre bu tuhaf durumdan para kazanılabilirdi. Böylece Hope Wade adında bir yatırımcı gelip Lloyd'u gösteri dünyasında iyi bir yer edinebileceğine ikna etti. Mucize Mike -sahne ismi buydu- Amerika'nın tüm batı yakasını baştan aşağı turladı. Kafası, bir konserve kavanozunda Mike'la birlikte seyahat ediyordu (Aslında Mike'ın kafasini bir kedi yemişti ve kavanozdaki başka zavallı bir tavuğa aitti.) Kafasının kesilmesinden tam altı hafta sonra Life dergisi Mike'ı haber yaptı ve ünü daha da yayıldı. Kafasız Mike'ı görmek için herkes 25 sent ödeyebilirdi.
Popülaritesinin zirvesindeyken ayda 4.500 dolar kazandırıyordu. O zaman için bu para küçük bir servetti.

 Ortada para varsa, daima taklitçiler de bulunur. Mike'ın geldiği kasabadan başkaları da aynı şeyin olması umuduyla tavuklarının kafasını kesiyordu. Taklitçi horozlardan birinin adı Şanslı idi ve bir soba borusuna girip ölene dek tam on bir gün yaşadı. Şanslı o kadar da şanslı değildi anlayacağınız. Birkaç gün yaşayan başka kafasız tavuklar da oldu.



Peki Mike nasıl hayatta kalabiliyordu? Bilim insanları Mike'ı incelediler ve Bay Olsen'in tavuğun kafasını koparırken pek başarılı bir iş çıkarmadığını gördüler. Kafanın çoğu kopmuştu ancak bir kulak yerinde duruyordu. Bıçak şah daman ıskalamıştı ve bir pıhtı Mike'ın kan kaybından ölmesini önlemişti. Anlaşılan,
tavuğun reflekslerinin birçoğu, büyük ölçüde sağlam kalmış olan beyin sapından kaynaklanıyordu. Mike aynı zamanda birçok hayvan sever dernek tarafından da incelendi ve acı çekmediği açıklandı.


Mike'ın en çok karşılaştığı sorun, kendi sümüğü yüzünden nefes alamayışıydı. Olsenler sümüğü çekmek için şırınga kullanıyorlardı. Fakat bir gün kader darbesini indirdi. Fruita'daki evine dönmekte olan Mike, geceyi Olsenlerle birlikte Phoenix'teki bir otel odasında geçiriyordu. Gecenin bir vaktinde Mike'ın öksürüklerini duyan Olsenler, şırıngayı önceki gün gösteri yaptıkları alanda unuttuklarını fark ettiler. Mucize Mike artık yoktu.

 Mike'ın bu dünyadan gecikmeli ayrılışının tam tarihi hiçbir zaman kayıtlara geçmedi. Yıllar sonra, Lloyd'un verdiği bilgilere dayanarak, Mucize Mike'ın 1947 Mart'ında öldüğü kabul edildi. On sekiz ay boyunca kafasız yaşamak bir dünya rekoru sayılabilirdi. Ancak Lloyd kazayla hayvanın ölümüne sebep olduğunu kabul etmek istemedi ve Mike'ı sattığını iddia etti. Bu küçük zararsız yalan yüzünden, Mike ile ilgili birçok öyküde, onun 1949 sonlarına kadar ülkeyi turlamaya devam ettiğinden bahsedilir.

Ama durun, öykümüz henüz bitmedi! Mike adına bir tatil günü bile var! 17 Mayıs 1999'da, Mike'ın memleketi Fruita'da, kentin en ünlü şahsiyeti onuruna ilk 'Kafasız Tavuk Mike Günü' düzenlendi. Etkinlikler arasında kafasız bir tavuk gibi koşma yarışı, yumurta fırlatma, tavuğun kafasını takma oyunu, gıdaklama ve klasik tavuk dansı bulunuyordu. Bir şeyler yemek isteyenler içinse tahmin ettiğiniz gibi tavuk, tavuk salatası ve benzerleri mevcuttu. Ayrıca Tavuk Tombalası adlı oyunu da unutmayalım. Bu oyunda, tavukların üzerine pisledikleri kutulardaki numaralar seçiliyordu.

 İlginizi çektiyse, Kafasız Tavuk Mike Günü her yıl kutlanıyor. Kulağa çok tuhaf gelse de, aslında iyi vakit geçirmeniz mümkün. Bunların hepsi, Mucize Mike adlı şanslı bir hayvanın hayatını kutlamak amacıyla gerçekleştiriliyor.