27 Eylül 2010 Pazartesi

NIAGARA ŞELALESİ

- BÖLÜM 1

ŞELALENİN KURUDUĞU GÜN

Eğer Niagara Şelalesi'ne hiç gitmediyseniz, olağanüstü bir manzarayı kaçırmışsınız demektir. Şelalenin kuvvetini, hiddetini ve eşsiz güzelliğini anlatmaya kelimeler yetmez. Suyun bir kısmı Niagara Nehri üzerindeki büyük hidroelektrik santrallerine yönlendirilmeden önce, dakikada 350 milyon litrenin üzerinde suyun yaklaşık 58 metrelik yükseklikten aşağı aktığı tahmin ediliyordu. Evdeki duş gibi bir şey değil kuşkusuz.

Eğer balayı, tatil veya herhangi bir sebepten dolayı Niagara Şelalesi'ne bir seyahat planlıyorsanız, şelalede su olmasını umut edersiniz. Ne de olsa kuru bir şelale yüksek bir kayalıktan başka bir şey değildir ve bunun da hiçbir özel tarafı yoktur.

Amerikan Şelalesi'nin, askeri mühendisler tarafından, 1969 yılında, nehre bir set kurularak kapatıldığını duymuşsunuzdur. Ancak şelale bütünüyle durdurulmamıştı; su, Horseshoe Şelalesi'ne ve elektrik santrallerine yönlendirilmişti.

Benim burada bahsedeceğim ise, 29 Mart 1848 tarihinde şelalenin kuruduğu gün meydana gelen bir dizi tuhaf olay. O günlerde kuraklık falan da yoktu.

Peki ne olmuştu?

28 Mart gecesi, şelalenin gürültüsüne alışmış bölge sakinlerinin alışılmamış bir sessizlik sonucunda uyandıkları anlaşılıyor. Kudretli Niagara susmuştu. Sanırım bu tren yolu çevresinde yaşamak gibi bir şey; bir süre sonra gürültüyü fark etmez hale geliyorsunuz ama ses kesildiğinde yadırgıyorsunuz. (En azından annemin iddiası bu; çocukken ne zaman büyükannemlerin evinde kalsam, tren yüzünden bütün gece uyuyamazdım.)

Yüzlerce insan evlerinden çıkıp ne olduğunu anlamaya çalıştılar. Şelaleden geriye birkaç küçük su akıntısı kaldığını gördüler. Herkes evlerine çekildiği sırada suyun normal seviyesinde olduğuna emindiler.

Kimse ne olup bittiğini bilmiyordu. Nasıl olsa kimsenin bir uçağa atlayıp ırmağın yukarı kısımlarının ne durumda olduğuna bakma şansı yoktu. Birilerini aramak için telefon da yoktu. Ve elbette, televizyon ya da radyo gibi lükslere de sahip değillerdi.

Bir başka deyişle, ne olup bittiği hakkında kimsenin en ufak bir fikri yoktu.

Kimileri bunun dünyanın sonu, kutsal kitapların bahsettiği mahşer günü olduğu sonucunu çıkardı. Bölgedeki kiliselere doluşup, her şeyin yoluna girmesi için dua ettiler.

Kimileriyse biraz para kazanmaya karar verdi. Nehir yatağı ilk kez ortaya çıktığı için, hatıra avcıları işe koyuldu. Bir sürü ıvır zıvır buldular; daha çok 1812 Savaşı'ndan kalma eski silahlar, kılıçlar, baltalar ve paslı eşyalar. Girişken bir adam nehir yatağındaki kütükleri çıkardı; böylesi ağaçları kesmekten daha kolaydı. Elektrikli testerenin olmadığı bir dönemden bahsediyoruz. O güne kadar
tekne seferlerini hep engellemiş olan kayalar kırılıp parçalandı.

Peki bütün bunlara ne sebep olmuştu?

Kesin cevabı hala bilmiyoruz. En sık bahsi geçen açıklamaya göre, o gün rüzgar öyle güçlüydü ki nehirdeki su seviyesinin düşmesine sebep oldu. Aynı anda, Niagara Nehri'nin Erie Gölü'nden ayrıldığı nokta bir buz kütlesi yüzünden tıkandı. Sonuç, herkesi uyandıran kurumuş şelaleydi. Buz tıkanıklığı otuz saat kadar sürdü ve l Nisan'da şelale normale döndü. Sanırım doğa bu şekilde Niagara Şelalesi halkına l Nisan şakası yapmıştı.



BÖLÜM 2

ALIŞILMADIK BİR YARIŞMA

Önceki Niagara Şelalesi öyküsünü araştırırken, bu boğazı geçen ilk köprünün de aynı dönemde inşa edildiğini öğrendim. Charles Ellet Jr. tarafından yönetilen bir şirket, at arabalarını, trenleri ve iki ayaklıları (yani yayaları) taşımak üzere bir asma köprü inşa etmek için anlaşma imzalamıştı.

Ellet'in karşısında, köprüyü inşa etmesine engel olan gerçekten büyük bir sorun vardı. Bir asma köprü yapmayı önerdiğine göre, iki yüz elli metrelik boğazdan ilk kabloyu geçirmenin bir yolunu bulmak gerekiyordu. Bu hiç de kolay bir iş değildi. O dönemde, güçlü 'Girdap Akıntıları'nı geçebilecek tekne yoktu. Ellet, ip bağlanmış bir roketin boğazın üzerinden fırlatılmasını önerdi. (O zamanlar roket var mıydı ki?) Bazıları da bir top fırlatılması fikrini öne sürdü.

Hmmm. Bu kafa karıştırıcı bir meseleydi.

Ama öğrencilerime hep söylediğim gibi, en doğru cevap çoğu zaman en basit olanıdır. Ellet, boğazın üzerinden bir uçurtma geçirebilen ilk çocuğa para ödülü vereceğini açıkladı. Kısa süre içerisinde, çok uzun ipleri olan uçurtmalar gökyüzünü kapladı. Ancak Homan Walsh isimli on beş yaşında bir oğlan çocuğu ortaya çıkana dek, kimse başarılı olamadı.

Nehrin Amerika kıyısından Kanada kıyısına feribotla geçen Walsh, köprünün yapılacağı noktaya kadar da üç kilometre yürüdü, îlk denemesinde, The Union (Birleşme) adını verdiği uçurtması boğazı geçti ama kayalıklara takılan kordonu kırıldı. Yeniden denemeye kararlıydı ama buz kütleleri sebebiyle feribot seferleri sekiz gün boyunca gerçekleştirilemeyince, uçurtmasını diğer taraftan kurtarması gecikti, ikinci denemesinde başarıya ulaşan Walsh, para ödülünü kaptı.

Walsh'ın uçurtması boğazı başarıyla geçince, köprü mühendisleri uçurtmanın ipine bağladıkları daha ağır bir sicimi diğer tarafa ulaştırmayı başardılar. Bu işlemi ileri geri tekrarlayarak, her geçişte kablonun çapını genişletip gerekli hattı oluşturdular. 1848 yılı Temmuz ayında bir yaya köprüsü hizmete açıldı. Öyle popüler oldu ki, ünlü feribot Maid of the Mist (Sis Hizmetkarı) sadece gezi turları amacıyla kullanılmaya başlandı. Ancak, devreye politika girdi ve Ellet'in şirketi projeyi asla tamamlayamadı. Demiryolu trafiğini boğazın üzerinden geçirebilen bir köprü, ancak yedi yıl sonra, John Roebling tarafından inşa edildi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yaparken lütfen küfür ve hakaretlerden uzak duralım :)