30 Ocak 2011 Pazar

Cd Hikayesi

Daha henüz 18 yasindaydi, ama hayatinin sonundaydi. Tedavisi mümkün olmayan ölümcül bir kansere yakalanmisti. Kahir içinde eve kapamisti kendini...Sokaga çikmiyordu. Annesi, Bir de kendisi... O kadardi bütün hayati... Bir gün fena halde sikildi, dayanamadi, atti kendini sokaga, bir yigin vitrinin önünden geçti. Tam bir CD satan dükkani da geride birakmisti ki, bir an durdu. Geri döndü, kapidan içeri, gözüne hayal meyal takilan genç kiza bir daha bakti. Kendi yaslarinda harika bir genç kizdi tezgahtar. Hani ilk bakista ask derler ya, öyle takilip kalmisti iste. Içeri girdi. Kiz gülümseyerek kostu ona:
-"Size nasil yardim edebilirim?"
diye... Nasil bir gülümsemeydi o, Hemen oracikta sarilip öpmek istedi kizi kekeledi, geveledi, sonra
-"Evet" diyebildi.
Rastgele bir plagi isaret ederek...
-"Evet.. Su CD'yi bana sarar misiniz?.."
Kiz CD'yi aldi, içeri gitti. Az sonra paket edilmis geri geldi. Aldi paketi, çikti dükkandan, evine döndü, açmadan dolabina atti.. Ertesi sabah gene gitti ayni dükkana.. Gene bir CD gösterdi kiza, sardirdi, aldi eve getirdi, atti paketi dolaba, gene açmadan.. Günler hep alinip sardirilan CD'lerle geçti.. Kiza açilmaya bir türlü cesaret edemiyordu. Annesine açildi sonunda, Annesi:
-"Git konus oglum, ne var bunda?”
dedi. Ertesi sabah bütün cesaretini topladi. Erkenden dükkana gitti. Bir CD seçti. Kiz gülerek aldi plagi. Arkaya gitti, paketlemeye. Kiz içerdeyken bir kagida
-"Sizinle bir gece çikabilir miyiz?”
diye yazdi, altina telefon numarasini ekledi, notu kasanin yanina koydu gizlice.. Sonra paketini alip kaçti gene dükkandan... Kızdan cevap gelmeyince teklifini kabul etmedigini düşündü ve bir dahada cd dükkanına gidip cd almadı.1 ay sonra evin telefonu çaldi. Anne açti telefonu, CD Dükkanindaki tezgahtar kizdi arayan. Delikanliyi istedi.. Notunu yeni bulmustu .. Anne agliyordu..
-"Duymadiniz mi?" dedi.. "1 hafta önce kaybettik oglumu.."
Cenazeden birkaç hafta sonra, anne oglunun odasina girebildi sonunda.. Ortaliga çeki düzen vermeliydi. Dolabi açti.. Oraya atilmis bir yigin açilmamis paket gördü.. Paketleri aldi, oglunun yatagina oturdu ve bir tanesini açti.. Içinde bir CD vardi, bir de minik not;
-"Merhaba.. Sizi öyle tatli buldum ki.. Daha yakindan tanimak istiyorum.. Bir aksam birlikte çikalim mi?
-“Sevgiler Jacelyn!."
Anne bir paketi daha açti.. Onda da bir CD ve bir not vardi;
-"Siz gerçekten çok tatli birisiniz, hadi beni bu gece davet edin, artik..
-"Sevgiler Jacelyn!.."

28 Ocak 2011 Cuma

BİR HAYAT ÖYKÜSÜ

Anne, altı yaşındaki lösemiyle savaşan oğluna bakarken dalıp gitmişti. Kalbi, acı içinde olmasına rağmen, kararlılık duygusunun da etkisini hissediyordu. Her ebeveyn gibi o da oğlunun büyümesini ve umutlarını gerçekleştirmesini istemişti. Ama bu, artık mümkün değildi. Löseminin buna fırsat tanıması olası değildi. Oysa o oğlunun hayallerini gerçekleştirmesini istiyordu.

"Bora! Büyüyünce ne olmak istediğini hiç düşündün mü?

Hayatında neler olmasını dilediğin ve hayal ettiğin oldu mu?" diye sordu. "Anneciğim, ben büyüyünce hep İTFAİYECİ olmak istedim". Anne, gülümsedi ve.. Dileğini gerçekleştirebilecek miyiz bir bakalım" dedi.

Daha sonra, Ankara'daki itfaiye müdürlüğüne gitti ve orada yüreği en az Ankara kadar büyük itfaiyeciler ile tanıştı. Ona oğlunun son isteğinden söz etti ve oğlunun itfaiye arabasına binip şehirde küçük bir tur atmasının mümkün olup olmadığını sordu.

"Bundan daha iyisini de yapabiliriz. Eğer oğlunuzu Çarşamba sabahı saat yedide hazır ederseniz, onu o gün şeref konuğu yapar,itfaiyeci kimliğine büründürürüz.Bizimle itfaiye müdürlüğüne gelir, bizimle yemek yer, yangın söndürmeye gelir. Hatta bize ölçülerini verirsen, ona üzerinde Ankara itfaiyecilerinin kırmızı renk üzerine islenmiş ambleminin olduğu gerçek bir itfaiyeci kostümü diktirir, lastik botları ısmarlarız. Hepsi Ankara’da üretiliyor."

Üç gün sonra, itfaiyeci Bora’yı aldı, ona elbisesini giydirdi, ve hasta yatağından itfaiye arabasına kadar eşlik etti. Bora, itfaiye arabasına kuruldu ve müdürlüğe doğru yol almaya başladı. Kendini çok mutlu hissediyordu. O gün Ankara'da tam üç yangın ihbarı olmuştu. Değişik itfaiye arabalarına, hatta itfaiye Müdürlüğünün özel arabasına da binmişti. Yerel televizyonlar da onu izleyip, çekmişlerdi.

Hayallerinin gerçek olması, gösterilen sevgi ve ilgi, Bora’yı o kadar etkilemişti ki, doktorların söylediğinden tam altı ay daha fazla yasamıştı. Bir gece bütün yaşam belirtileri dramatik bir şekilde yok olmaya başlayınca, hiç kimsenin yalnız ölmemesi gerektiğine inanan başhemşire, aile bireylerini hastaneye çağırdı. Daha sonra Bora’nın itfaiyede geçirdiği günü hatırladı ve itfaiye müdürlüğüne telefon açıp Bora’nın bu dünyaya veda ederken yanında, özel kıyafetleri içinde bir itfaiyecinin bulundurulmasının mümkün olup olamayacağını sordu.

İtfaiye Müdürü; "Bundan daha iyisini de yapabiliriz. Beş dakika içinde oradayız. Bana bir iyilik yapar misiniz? Sirenlerin çaldığını duyduğunuzda, yangın olmadığı anonsunu yaptırabilir misiniz? Sadece itfaiyecilerin önemli bir meslektaşlarını ziyarete geldiklerini söyleyiniz. Ve lütfen onun odasının penceresini açınız" diye yanıtladı.Yaklaşık beş dakika sonra hastaneye çengel ve merdiven taşıyan kamyonet ulaştı. Merdiveni açtı ve Bora’nın 5.kattaki odasına doğru yaklaştı. Tam on dört itfaiyeci Bora’nın odasına tırmandılar. Annesinin izniyle onu kucakladılar ve ona onu ne kadar sevdiklerini söylediler.Ölümle pençelesen Bora itfaiye müdürüne baktı ve; "Efendim ben simdi gerçekten itfaiyeci miyim?" diye sordu."Bundan şüphen mi var Bora?" diye yanıtladı müdür.Bu kelimelerden sonra Bora gülümsedi ve gözlerini sonsuza dek kapattı.

Belki unuttunuz, belki hatırlamıyorsunuz, belki de çok duygusuz,çok katı oldunuz;
Ama bilin ki ; HAYAT; SEVGİ VE UMUT SAÇMAKTIR EĞER BUNU OKUYUNCA GÖZLERİNİZ DOLMUYORSA SİZİN İÇİN

YAPILACAK BİR ŞEY KALMAMIŞ DEMEKTİR... YOK EĞER DOLUYORSA O ZAMAN SEVDİKLERİNİZİN KIYMETİNİ BİLİN

VE GERÇEK SEVGİNİZİ ORTAYA KOYUN.

27 Ocak 2011 Perşembe

YARALI YÜZ (Sonuna kadar oku!)

Hava yağmurluydu.Okula sırılsıklam gelmiştim.Okulun en yakışıklı ve gözde erkeklerindendim. Bir kızla en fazla bir hafta çıkıyordum. Aşk sadece kelimeydi benim için. Adı vardı kendi yoktu. Cafe ye gider hesabı da o bir haftalık sevgililerime ödetirdim. Seni seviyorum bir tanem gibi laflarla başları dönerdi hepsinin. ayrılırken de hep aynı masal…..yaaaa ben soğudum senden…eskisi gibi sevmiyorum seni galiba …. en iyisi ayrılmak…. sonrada kız ağlayarak gider bende kıs-kıs gülerdim arkasından. İnsan aldatırdım yani. Ta ki o yağmurlu sabaha kadar. Sırılsıklam olmuştu elbiselerim.Geç kaldığımdan hoca almamıştı beni derse,kantinde bekliyordum ders saatini.O sırada yanıma Sıla geldi. Yüzünde ufakken geçirdiği kazadan kalan kocaman bir yara vardı.Durumları iyi olmadığı için ameliyatta olamıyordu.Acırdım ona. Herkes bir yerlere eğlenmeye gider Sıla gidemezdi. Utanırdı,hep başı aşağı doğru eğilmiş vaziyette yürürdü.Yaralı yüz diye alay ederdi herkes onunla.Ağlamazdı,kalkar gider ve geldikten sonra yüzünde ağladığını belli eden bir şişlik olurdu.Ben asla alay etmemiştim onunla… ama Sıla yı savunmak için hiçbir şeyde yapmamıştım,yapmıyordum.

O da derse geç kalmış benim gibi.

-selam Burak nasılsın ……dedikten sonra oturdu yanıma.Yüzü her zamanki gibi yere eğikti.Bana bakmıyordu utanıyordu belkide.

-çay istermisin benden ….diye bir soru yönelttim

-iyi olur Burak dedi.Kalktım ve çayları alıp geldim.Yerime oturdum elindeki bir hırkayı bana uzatıyordu.

-bu nedir sıla

-hırka yaa … ıslanmışın üşürsün belki giy kimse görmez bu saatte seni zaten kantin boş ….dedi.Görseler ne olacaktıki.Sılaya bu sözü ifade eder gibi baktım.Bakışlarımdan anlamış olacakki…

-Alay ederler…

-Benimle mi?

-Hayır benimle….

Neden böyle bir düşüncesi vardı sılanın.Üstü ıslanmış bir arkadaşına yardım etmek kadar doğal bir davranış olamazdı.O ise hayatın akışı içerisindeki bu basit hareketin ne kadar yakışıksız karşılanacağını düşünmekle meşguldü…

-Neden alay etsinler ki sıla bana yardım etmek istiyorsun sadece…

Yere bakan gözleri bana doğru yöneldiğinde anlatacağında bir fevkaladelik olduğunu sezinlemiştim.Her zaman olduğu gibi kurtarın beni der gibiydi sıla paslı bakışlarıyla.Yüzüne değen saçlarını elleriyle toplayıp kederini ifade eden bir iç çekişin ardından….

-Şansını büyük yerlerde arıyorsun…Burak sana bakmaz…asılma ona boşuna…diye alay eder sınıftaki güzel kızlar…

-Güzellik ne ki?

Hiç bakmadığı kadar içten baktı bana.Yanıma oturduğundan bu yana geçirdiğim ruh bunalımı katlanarak devam ediyordu.Kendimden utanıyor nedenini bilmediğim bir pişmanlık sarıyordu bütün bedenimi.Aklımın karmakarışık haline eşlik ediyordu amaçsız bakışlarım…boşlukta gibiydim.Sılanın bakışları gözbebeklerime değdiği anda ikiye katlanmıştı bu durumum…

-Bende olmayan şey…

Sustum.Söyleyecek hiçbir şeyim kalmamıştı çünkü….aklım bana verdiği hırkadaydı…ona bakarak söylediği sözün derin manasını kavramaya çalışıyordum

İlk defa karşılaştığım bir durumdu.Hiç kimse hariç olmamak üzere bana böyle bir yakınlık göstermemişti.Sağol diyerek giydim hırkayı.Hakikaten üşüyordum da.Teşekkür ettim sılaya.Bir şey değil derken bile başı yere dönüktü.Acıma duygularım doruk noktasına çıkmıştı artık.Hep başı yerde olan bir insan karşımda durmuş vicdani muhasebelerimi allak bullak etmişti.Bir anda kendimden utandım o güne birlik aşklar trafiğimden başımı kaldıramamıştım ki bu gerçeği göreyim.Güzelliğe dalıp giden insanların görmezden geldiği iç güzelliğinin en akla geleniydi benim için Sıla.Ama hiç kimse ona bu açıdan yaklaşmaz asla madalyonun öteki yüzünü merak etmezdi.Her insan bir özürlü adayıdır diye bir ses çınladı bedenimin duvarlarında...

Sevgilin var mı diye bir soru çıktı ağzımdan .Belki de aklımdan geçirip hiç düşünmeden söylenen bir sözdü.Gene başı eğik cevapladı sıla bu sorumu keşke cevaplamaz olaydı….

-benim gibi biriyle kim çıkar Burak amacın dalga geçmekse….

-hayır sıla hayır dalga geçmek için sormadım..

-yok Burak ben yaralı yüzüm benimle kimse çıkmaz…

Sevgi bu muydu.Aşk bu kadar basit miydi.Benim gibi güne birlik aşk trafiğinin içinde kaybolup gitmiş birinin bunları düşünüyor olması şaşırtıcıydı gerçektende.Sevdiğin aşık olduğun dünyalar güzeli bir kadınında başına pek tabi olarak sılanın geçirdiği kaza gibi bir olay gelebilirdi.Onunda yüzünde bir yara izi oluşur o güne kadar güzellikleriyle övündüğün kadına bakamaz olabilirdin yüzündeki çirkinlikten dolayı.Güzelliği gittiği an onu sevmekten vazgeçebilir miydin.Eğer vazgeçersen bu onu aslında sevmediğin anlamına gelirdi.

O an anladım her şeyi.Biz sadece dış görünüşle aşk yaşayan zavallı insanlardık.Bende en baştaydım üstelik.Sadece ambalajına bakarak marketten bir ürün almaya benzer bir durumdu bu.Ambalajı süslü ise çek bir tane…

-neden çıkmasın sıla…sen…sen….

kilitlenip kalmıştım. Çünkü gözünde iki damla yaşla yüzündeki yarayı işaret ediyordu.Bu sefer ben eğdim başımı.Ağlamak istedim ağlayamadım.Zil sesi böldü muhabbetimizi.Hadi sınıfa gidelim der gibi birbirimize baktık ve ağır adımlarla sınıfa doğru yollandık…

Sınıftan girdiğimizde herkes sınıftaydı dışarıda yağmur yağdığından bahçeye çıkmamışlardı.Sıla sınıfa girince hep birlikte şeytani bir tebessüm attı erkekler.Bir şeyler olacağını sezmiştim.Sıla gene başı yerde sırasına geçti,bu sırada sınıfın en fırlama(ne demekse artık) şahsiyeti kerim tahtaya çıktı ve konuşmaya başladı..bense 2 metre ilerisinde onu dinliyordum…

-evet arkadaşlar kerim Konyalı sinema prodüksiyon şirketi gururla sunar...

-Dedi ve elinde dürülü duran kağıdı açtı.Al pacino nun yüzünde yara izi olan bir mafya babasını canlandırdığı scarface yani yaralı yüz filminin posteri idi bu.O an sılanın bakışlarına şahit oldum.Canımı al rabbim der gibi baktı.Etrafta umarsızca gülenlere bakıyor başını bir bebek masumluğunda yere eğiyordu.İlk defa gözyaşları sınıftayken süzüldü gözlerinden.Elinle insanlara fark ettirmeden yanaklarını nemlendiren yaşları silmeye uğraşıyordu.Çevresinde ona gülen insanların zevki bu yaşlarla ikiye katlanmıştı adeta….Kerim in sesi yankılandı sınıfta…

-başrollerde al pacino ve onun yaralı yüzlü eşi Sıla duvarcı..

Sınıf gülme sesleriyle yıkılıyordu.Etrafına acınacak gözlerle baktıktan sonra sınıftan koşar adım dışarı çıktı Sıla.Düşünmeden Kerime doğru yöneldim herkes pür dikkat bana bakıyordu

-Çok komiksin…ama bak bu daha komik diyerek…yüzüne sağlam bir yumruk yapıştırdım.

Herkes şaşkındı bana bakıyordu.

-hepiniz zavallısınız lan…geri zekalılar…gülsenize-gülsenize..

Diye bağırmaya başladım sınıfta

Herkes bana bakıyor ama kimse cevap veremiyordu.Kerim elinde az önce yumruk attığımdan dolayı acıyan yanağını tutuyor ve pişman olmuşcasına yere doğru bakıyordu…

Sonra elimde sılanın bana az önce kantinde verdiği kazak dikkatimi çekti.Bana hiç kimse hariç olmamak üzere hiç kimsenin yapmadığı iyilik olarak adlandırmama sebep olan kazak…

Hemen koşarcasına dışarıya fırladım sılanın peşinden gitmek için.Okulun dar koridorunda teneffüste koşturan öğrencileri yararcasına biraz ilerideki pencereye yöneldim.Dışarıda bardaktan boşalırcasına yağan yağmuru izleyen öğrencilerin olduğu pencerenin önünde durdum.dışarıda sılanın bahçe kapısından çıkmakta olduğunu gördüm.Hemen peşinden gittim okulun dışına çıktım..Biraz bakındım etrafıma bu yağmurun altında bir banka oturmuş ağlıyordu.Usulca yanına iliştim bakışlarını her zaman ki gibi yere odaklamıştı.Siyah saçlarından süzülen yağmur gözlerinin baktığı noktada gözyaşlarıyla karışıyordu

Koluna girdim ve üstü kapalı olan bir çardak altına götürdüm onu.Yağmur sırılsıklam etmişti ikimizi de.O ise hala ağlıyordu.Bana baktı bir an ve konuşmaya başladı

-neden Burak neden herkes benle dalga geçiyor…onlarda bir kaza geçirirse ve böyle olurlarsa nasıl olur merak ediyorum

-onlar zavallı sıla …zavallı takma sen onları

-bende çok güzeldim…bende onlar gibiydim…orta son sınıfta geçirdiğim kazadan sonra yüzümü arabanın kırılan camları paramparça etti.Annemle babam öldü zaten o kazada bir ihtiyar anneannemle kaldım.Çok iyi biridir melek gibidir.Beni tek seven kişi o.Geceleri dizlerine yatarım sever beni güzel kızım güzel kızım diye.Sen bilirmisin Burak herkes yukarı bakarken yüzünün çirkinliği gözükmesin diye yere bakmayı.Bilmezsin elbet ne bileceksin.

Ağlıyordu.Yağmurdan bile hızlıydı gözyaşları.Tanıdığım en iyi insan olduğuna karar verdim o anda onun.Aslında yarası olmasa belki de çok güzel biriydi.

Bir anda başını omzuma yasladı ve ağlamaya devam ediyordu

-yanlış anlamazsın değil mi Burak dedi.

-hayır sıla rahatsız olmam …

Ağlamaya devam ediyordu ve başı omzumdaydı .Sayıklarcasına bir şeyler mırıldanıyordu.Neden bende güzel değilim Allah’ım neden gibisinden laflar söylüyordu.İlk defa bir kız boynuma yaslandığı zaman içim ürpermişti ama bambaşka bir durum sanki-sanki ölesiye aşık olduğu kız yaslamıştı omzuma yüzünü.Elimi omzuna atmak geldi ve yaptım da elimi omzuna koydum onun.

-ben senin yanındayım sıla …yanındayım dedim….

Sıla yüzüme döndü ve konuşmadan her şeyi anlatan bir bakış attı.Çok akıllıydı sıla okulun en çalışkanıydı.Öss’ye 3 ay vardı ve herkes ondan derece bekliyordu.Yüzünden eksilten Allah ona akıl ve ruh güzelliği vermişti.Konuşmaya başladı sıla

-her hafta bir kızla çıkmak nasıl bir şey

-kötü…dışarıdan göründüğü gibi değil yani

-benim hiç sevgilim olmadı.Ortaokulda ben yüz vermezdim erkeklere Allah benden yüzümü aldıktan sonrada onlar bana.Nasıl versinler karşılarında…karşılarında……….ağlaması hızlandı yutkundu ve ağzından çıkmayan o cümle çıkıverdi bir anda….karşılarında bir yaratık görüyorlar

-öyle deme sıla güzellikte Allahtan çirkinlikte sabret….ne biliyorsun belki senide seven birileri vardır

-beni kim sever be Burak

O an düşünmeye fırsatım yoktu.Hayatımda gördüğüm en iyi insandı.Evet yüzünde yara vardı ama bana ne…. diyordu bir ses bana ne….O an yüzüne baktım yara görünmüyordu.Karşımda güzeller güzeli biri vardı sanki.Aşık mı olmuştum yoksa ona.Hayır hayır olamazdım nasıl olur ben okulun en yakışıklısı o en çirkini düzene ters bir davranıştı.Ama hislerime hakim olamıyordum.Ağzımdan çıkacak kelime belki de hayatımı değiştirecekti.Sıla ya bir kez daha baktım.Başı omuzlarımdaydı benimde ellerim onun omzunda.Hayatta ilk kez bu duyguyu yaşıyordum.Ve artık kabullenmiştim onu sevdiğimi.Aslında uzun zamandan beri içimde böyle bir his vardı.Çok güzel kızlarla çıkmıştım aslında hepsinin de içi birbirinden çirkindi.Doymuştum sahte sevgilere.Hepsi benden ayrıldıktan 1 hafta sonra başkası ile çıkıyordu.Bende aynısını yapıyordum ama haz almıyordum nefret ediyordum kendimden.Ama sıla öyle değildi.O bu pisliğe hiç bulaşmamış biriydi.Kararımı verdim söyleyecektim ve çıktı ağzımdan sözcükler bir biri ardına

-sıla nasıl söylesem bilmiyorum ama…araya girerek lafımı böldü

-dün gece rüyamda bir kelebek gördüm.Beyaz kanatları vardı.Yavaşça yanıma geldi ve sende sevileceksin sıla sende dedi….bu sen ol Burak.Biliyorum hayır diyeceksin ne yapayım ben senin gibi yaratığı diyeceksin..okulun en karizma erkeğisin..ne yapacaksın benim gibi çirkin bir insanı ne yapacaksın.Ama gene de söylemeliydim bunu sana söylemeden yapamazdım
Benim söylemek isteyip te söyleyemediklerimi sıla söylemişti.Yüzümü ona çevirdim.Hafifçe tebessüm ettim yüzünün rengi gitti onu tersliyiceğim sandı

-ben okulun en yakışıklısıyım nasıl cesaret edersin buna

Yüzünü kaldırdı başımdan.Gözlerinde ki yaşları siliyordu.

-benim sana sevgilim dediğim ve senin bana hayır dediğin anda geçen 10 saniyelik bir sürede bile beni sevebileceğini hissettirmek çok güzeldi Burak.Haklısın ….haklısın…

Kızmış gibi taklit yapacaktım

-nasıl cesaret edersin ya bana teklif etmeye….

Ağlıyordu hıçkıra-hıçkıra.O an ona resmen aşık olduğumu anladım.ve söyledim ona

-nasıl cesaret edersin buna…bana aşık olduğunu nasıl benim sana aşık olduğumdan önce söylersin

Yüzünü bana döndü.Yüzündeki mutluluk ifadesini anlatmak için kelimeler yetersiz kalırdı.Güldü sonra sarıldı bana sanki yüzyıllardır kavuşmayan aşıklar gibiydik.

-benle de dalga geçmiyorsun değil mi Burak ….eminsin yani..

-hiç olmadığım kadar…hemde…

-sinemaya gidelimmi…AŞKIM

-bana hayatta aşkım diyen ilk insansın Burak ilk insan…

Bütün gün beraberdik o gün.Hayatımda ilk defa birisiyle çıkarken bu kadar mutlu olmuştum akşam olmuş ayrılık vakti gelmişti.Ayrılacağımız yere geldik.Elleri ellerimin içindeydi.Sıcacık yürek gibi,ana gibi yar gibi sıcaktı yar gibi.Gözlerimizin içine bakıyorduk ikimizde sanki ayrılmak istemiyorcasına

-yarın okulda kimseye söyleme çıktığımızı

-neden aşkım

-senle dalga geçmelerini istemem

-neden geçeceklerki?

-geçerler..burak geçerler…okulun en yakışıklısı ve en….

Sözünü böldüm çirkini diyeceğini tahmin etmiştim.

-sen benim için dünyanın en güzel insanısın aşkım boş ver sen eller ne derse desin

Ve sarıldım ona doyasıya ana gibi sarıldım hayat gibi sarıldım YAR gibi sarıldım yar gibi.Belki dakikalarca kaldık öyle.Başını omzuma yaslamıştı

-allaha nasıl bir ibadet ettim ki beni sana layık gördü

-hayır acaba ben ne yaptım ki karşıma sen çıktın….

Yüzünü çevirdim bana doğru.Bir ürkek ceylan gibi bakıyordu bana.Ana gibi ölüm gibi YAR gibi.

-öpebilirmiyim seni ….dedim

Yüzünün yaralı olmayan ameliyat izi olmayan bölümünü çevirdi.Bir an baktım gene gözlerine kapatmıştı o yeşil bakışlarını hayata.Yaşlar geliyordu gözlerinden.Sağanak gibi adeta.Elimle yüzünün ameliyat izi olan tarafını çevirdim oradan öptüm onu.Ana gibi su gibi YAR gibi öptüm onu,belki dakikalarca.Sonra gene sarıldım sarıldım-sarıldım-sarıldım…….

-Sılam….nasıl oldu da ben sana bu kadar aşık oldum ben yaaa.

-Ya ben Burak ya ben…..nasıl ayrılacağım senden sanki bir daha böyle olmayacaksın yanımda

-Belki salaklık benim yaptığım belki aptallık…ama sana öylesine aşık oldumki daha çıktığımızın birinci günü hayatımı senle birleştirmek istedim

Yeşil bakışları yaktı yüreğimi.Derin derin ağlamaklı gözlerle baktı.Sanki hayatta bana son kez bakıyordu.Sanki-sanki gurbete gidecekti sılam

-Bende Burak inan yaşadıkları hayal gibi…hayal bile edemezdim bu anı ama şimdi hayat kadar gerçeksin…önümdesin…benimsin bende sana aitim…sonsuza kadar seninim yemin ederim

-Bende sılam bende

Neden-neden bir günde tanıdığım bir insana önce aşık olmuş sonra sırılsıklam aşık olmuş evlenme teklif etmiş ve şimdide sonsuza kadar sürecek birliktelik yemini etmek üzereydim.Neden….neden….sılanın gözlerinde görüdüm sorumun cevabını.Islak bakışlım gözleri bakışları bile aşktı…

-evet aşkım sonsuza kadar yeminimsin…..

Ellerini bırakamıyordum.Durup-durup sarılmak istiyordum. Sarılıyordumda.

-gitmem gerek aşkım….dedi sıla

Son kez öptüm onu bu kez alnından.

-bu gece nasıl bitecek…nasıl yarın olacak..seni özleyeceğim

Evet özleyecektim ana gibi nefes gibi YAR gibi.

Ellerimiz bıraktı ellerimizi.

-güle güle sılam güle

Biraz ilerledi bense hala arkasından bakıyordum.Bana döndü dünyalara bedel gülümsemesiyle

-eğer yeminini tutarsan cennette yara izi olmaz yüzümde

Anlamamıştım ne demek istediğini.Anlayamadım

O gece sabah olmak bilmedi.Sabaha kadar uykusuzdum.Sılamı düşünmekten

Sabah koşarcasına çıktım evden.Sılamı görmek için.Artık kendime neden böyle aşık olduğumu sormak geçmiyordu,geçemiyordu.

Okula geldim,sıraya girdik,sınıflara geçtik sıla yoktu hala.Geç kalmıştır belki.1.ders 2.ders 3.ders yoktu.4.dersin ortalarında müdür girdi içeri

-arkadaşlar söylemesi çok zor biliyorum.Anneannesi ona bile söylememişti.Ama arkadaşınız sılanın beyninde tümör vardı ve dün akşam gelen bir kriz sonucu sıla arkadaşınızı yitirdik.Hayatın bu gerçeğinle çok erken yüzleşti sıla….

Müdür hala konuşuyordu.Bense sağır olmuştum.Ayağa kalktım.Koşarcasına çıktım okuldan.Yolda dünkü konuşmalarımız geliyordu aklıma

-evet aşkım sonsuza kadar yeminimsin…..

-eğer yeminini tutarsan cennette yara izi olmaz yüzümde

İnanamıyordum ölemezdi hayatıma bir günde girip bir gecede çıkamazdı hayır olamazdı ölmemiştir sılam ölmemiştir…

Sılanın evinin önüne gittim.Dün göstermişti bana da.Kalabalıktı. Sılanın gerçekten öldüğünü anladığım an oracıkta bayıldım uyandığımda bir berber dükkanındaydım.

Cenaze yi hayal meyal hatırlıyorum zaten aslında hatırlamak dahi istemiyorum.Sılanın bedeni toprak olmuştu.Sılam sılaya gidiyordu…..

Sılam bitmemiş türküm…

Kaç yıl geçti aradan hatırlamıyorum.Yaşlandım bende artık,yaşlandım.Sıladan yadigar sadece o akşam bende unuttuğu hırkası kaldı.Evlenmedim hiç kimseye aşık ta olmadım o gittikten sonra.O her aklıma geldiğinde hırkasına sarıldım…

Ve ben hala aynalara haykırıyorum sevgimi.Aynalara…

Azrail’in nefesini ensemde hissederken aynada görünen sılama uzattım ellerimi.Aynada sarıldım ona sanki gülüyor gibiydi.Gözlerinin içi gülüyordu.Yüzünde yara izi yoktu artık ve ben ölüme koşarken sarıldım ona.Yara izi olmadan yüzünde…

Ana gibi nefes gibi YAR gibi...